27 Şubat 2011 Pazar

.suskunluğun sükunetsizliği.

.üzülüyorum sadece bazı bazı. aldırış edilmiyor hiç bir kelimeme gibi geliyor. içimde dönen endişe baloncuklarını göremedikçe insanlar daha da aldırmıyorlar. soruyorum, "boşver" diyorlar. boşveremiyorum. sevdiğim, değer verdiğim hiçbir şeyi boşveremiyorum. hayatı dibine kadar yaşamak mı dediniz, her anı sonuna değin, hatta belki de sırf sonunu görmeye.
bazen fazla katı oluyorum belki, ama sırf değer verdiğimden. endişelerimi kendime değil çevreme karşı duyduğumdan. üzülüyorum sadece, kızamıyorum.

12 Ocak 2011 Çarşamba

.the fall.

.her şey ne zaman bu kadar birbirine girdi, ve nasıl bu kadar çabuk parçalandı. karanlıktı, kimseyi göremedim, kim öldü, kokusu gelmedi. sonrası rüyaydı hep, inişli çıkışlı sonsuz bir rüya, uykuyu sevmedim, uyanmak istedim. güneşe doğru çekildi bedenim, sıcak yaz günlerini yadederek. denize dokundu tenim önce, sonra güneş okşadı başımı. her şey daha da karıştı birbirine.
.benim algılarım hiç anlaşılmadı, yine de çabaladım kendimi anlatmaya, al işte hala yapıyorum. biraz daha çabalarsam olacak belki de. ya da artık sadece vazgeçmeli bu anlatma sevdasından.

10 Ocak 2011 Pazartesi

.sen de okumayarak beni dinlemediğini itiraf edenlere katıl.

.annem dün resmen söyledi,"seni dinlemiyorum". bense hala bugün konuşmaya çalışıyorum. tabi yine aynı sonuç, dam-duvar. bundan sonra da bi strateji geliştireceğim.

acaba ben dinlenmeyecek kadar çok mu manasız ve kafa ütüleyiciyim diye düşünüyorum. yaşıtlarım da dinlemeyebiliyor beni. ben de bu konuda daha çok susmanın faydalı olacağında karar kıldım. dinleyip sizleri biraz da ben güleyim boğuk seslere.

25 Aralık 2010 Cumartesi

.boşlukların patlayışı.

.başımın ağrısına bir de kendime katlanamıyorum. yakıp yıkıp gitmemek için sakinleşmeyi bekliyorum. sonra da gitmeyi. belki de hiç dönmemeyi. ihtimallerin tesellisiyle yaşamak da değil istediğim, var olan düzene boyun eğmek de. ne istemediğimi bilebilmek bu kadar kolayken ne istediğimi bilememek neden bu kadar karmaşık. ya da basit. anlaşılmaz biçimde karıştırmak benim görevimmiş gibi, basit olan her şey daha karmaşık.
.kendime katlanamıyorum.

.boşluk5.

.peki ya ne istiyorum? işte bu soru tuzak. o yüzden kaçak yanıtlarla sizi de gençliğime davet ediyorum.
.öğle vakti hiç sevmediğim halde sırf zaman geçsin diye bi 5 dakika kadar tahammül edebildiğim televizyon kutusunun başına geçtim. o sırada rast geldiğim müzik ve sonra algıladığım görüntüler beni nereler getirdi hemen anlatıyorum.
.fonda mor ve ötesinin giderek kalitesizleşen müziklerinden yine katlanılabilir olanı, sonra da görüntüler "başka dilde aşk". bu aralar yeni türk sinemasına takık beynim, 'bunu da denemek lazım' dedi. ve işte filmi izledim, beğendim, tamam "çoğunluk" gibi bir şeylere dokunmadı, ama naifti. sonra da yalnız başıma evde otururacağım saatlerin bilinciyle mor ve ötesine saygı köşesi kurdum kendime. ama şimdi bu albümleri çok güzel.


.zamanı da bıraktım akıyor zaten, ben çoğunda sıkılıyor ve bunaltılar içine giriyorum.

.evet onlar da bir zamanlar genç ve naiflerdi,artık yitirdikleri her şey şu fotoğrafta var bence.

24 Aralık 2010 Cuma

.boşluk4.

.öylece sıkılıyorum işte. elime ne kitap alsam bitirebiliyorum, ne bi işe başlayabiliyorum aslında tam olarak. işte sonra da sonsuz bir döngüde bu duruma daha çok sıkılıp daha da işlevsiz bir hale geçiyorum. geçiştirme sürecini biliyorum, insanlarla vakit geçir, beynini meşgul tut, azcık dağıt, azcık eğlen, geçsin gitsin. arada uyandıkça delleniyorum işte böyle. yeniden uykuya yatıyorum. kaçıyorum.

7 Aralık 2010 Salı

.boşluk3.

.bugün kısacık kestim saçlarımı. bu aralar diyaloglarımı kestirip attığım gibi. her fazla kelimeden, her mutluluk gelecek andan kıstığım gibi. üzerimde bir ağırlık, midemde bir bulantı. hepsi geçer, biliyorum, kendi kendime gülümsüyorum. ama paylaşamıyorum, öylece kalıveriyor yüzümde, sonra siliniveriyor. sözsüz masallar anlatıyorum, duyan yok. iç seslerimi duysalar diyorum, sonra vazgeçiyorum.
kaybettiklerim hep daha fazla oldu, o zaman ne diye daha çoğunu kesip atarsın ki? sahiplenmeyi sevemediğimden, sonsuza/sonuna kadar elimde tutamayacağımı bildiğimden mi?
.ne büyük aptallıklar peşinde aklım yine. geriye kalan bi o var herhalde, ne yüreğim ne de ruhum yerli yerinde, hissedebildiğim zerre kalmamış meğer. yalan oyunlarla dolandırmışım herkesleri, şimdiyse inziva vakti, bir süredir sürüp gelen.